top of page
  • Writer's picturenkutluk

Bir Başka Bakış Açısı


Nil'in notu: Aşağıdaki satırların yazarı çok sevdiğim Serdar Amcam. Senelerce Amerika ve Arabistan'da yaşayıp çocukluğum kendisine hasret geçtikten sonra, nihayet Türkiye'ye yerleşti. Eşi Lale abla ve özellikle Dünya Mirasları Listesindeki yerlere odaklanan bir gezgin grubu ile birlikte düzenli olarak seyahat ediyorlar. Daha önce kendi ziyaretleri sonrası edindiği izlenimlerle yazmış olduğu bir yazıyı aşağıda kendisinin de izniyle paylaşıyorum.

Eğer yazdıklarımla Küba gözünüzde pırıltısını biraz yitirdiyse, karar vermeden önce benimle hiç de aynı şekilde düşünmeyen bir başka bakış açısını da okuyun derim.


KÜBA – DUYGUSAL VE KÜLTÜREL BİR GEZİ

11-22 KASIM 2010

Rengin bir ışık aldatmacası ve görsel bir algı olmadığını insanıyla, müziğiyle, kültürü, sanatı ve doğasıyla bambaşka bir renk cümbüşü halinde Küba da görüyorsunuz.

Sevgi ve paylaşım, ırkçılığı aşınca yeni nesil melez Kübalı gençler ve çocuklar inanılmaz bir güzellik oluşturmuşlar. Hemen hepsi her gün halter çalışıyor gibi sert vücut ve yüz ifadeli erkekler, muhteşem yüz ve vücut hatlarına sahip melez kızlar… Buna birde her köşede çalan müziğe ayak uyduran bir ritim anlayışı eklendiğinde siz getirin gözünüzün önüne manzarayı artık. Tumbanın her ‘’tom’’ unu kemiklerinizde hissedebiliyorsanız sizde ruhu taze tutmuşunuz demektir.

Gözlemde geleneği aştığınızda görmeye başlıyorsunuz. Gayet cüretkar göğüs dekolteli kızını dudaklarından öpen baba alıştığımız kalıplara tersmi düştü?.. Geçin bunları. Onların kültürün de sevgi ifadesi, medeniyet algısı bizim sınırlarımızı çizen bir çok şey farklı. Dünyanın yegane Amerika dan bağımsız ülkesinde daha birçok farklı sürprizler var.

Duygusal yoğunluğumda aşkı düşünüyorum. Tanımlandığı , tarif edilebildiği anda özelliğini yitiren gizemli duygu. Albert Camus un Absurd ündeki gibi yukarıdaki yazdıklarımda bir nevi tarif olmuyormu?. Ne alakası var bu konunun şimdi diyeceksiniz. Küba alakası var. Bu ülkede gördük ve etkilendiklerimin genel dürtüsü var.

Yaşadığınız yerle aranıza mesafe koyduğunuzda çevre baskısından uzaklaşıp yaşamınıza daha objektif bir pencereden bakabiliyorsunuz. Duygularımızın ne zaman harekete geçeceğini bilemeyiz. O anları ıskalamak ve paylaşmamak ise büyük kayıp. Bu tür seyahatler benim için duygularla temasa geçebilip, daha derine gidebildiğim fırsatlar oluyor. Benzeri duygularımı evveli seneki Vietnam seyahatinden sonra da yazmadığıma çok pişman olmuştum.

Bu ülkede turist olarak umduğunuzu bulmamaktan şikayet etmek istemiyorsanız servis beklentinizi oldukça düşük tutmalısınız. Beş ay arayla Norveç ve Küba lıların sosyalizm algısını karşılaştırmak oldukça ilginç oldu. Birçok turistin yaptığı yanlışta eskiden kalma onarılmamış binaların , kırsal kesimdeki evlerin ön cephelerindeki bakımsız ve fakir görüntüyle ülkeyi yargılamak. Birçok kimse duvarların arkasındaki arka bahçeyi göremiyor. Eve gereken sebze ve meyve ağaçlarının, çiçek ve bir sürü bitkinin yetiştiği bahçeler.

Bir ülkede herkes tamamen eşit olarak yaşayabilirse bunun mükemmele yakın örneği Küba da. Arka bahçede daha neler var neler.? Eğitim sistemi nitelikli ve bedava. Tertemiz üniformalı çocukların gittiği okullar deme çatma ama aldıkları eğitim nitelikli. Sağlık sistemi de son derece nitelikli doktorlar tarafından icra ediliyor, oda bedava. Maaşlar düşük ve fakirler ama onların kültürel dokusunda bu bağımsızlık için ödenen küçük bir ücret. Gözler tok olunca hırsızlık ve tecavüz de o kadar az oluyor.

Etrafta hemen hemen hiç jandarma polis dolaşmıyor. Havana nın en karanlık sokaklarında bile bir sarhoş Kübalıya raslamadık. Motorsikletli fiyakalı trafik polisinin eskilik ve boyanmaktan derileri çatlamış siyah çizmelerinin en büyük süksesi bunların üstündeki mahmuzlarındaydı! Fakir ama mağrurlar.

Amerika da sayıları milyonlarla ifade edilen evsizler çöplükten yemek yerken Küba da herkesin evi var ve aç olanı hükümet doyuruyor. Herkese de iş var. Batista rejiminin beslendiği kumar fuhuş ve uyuşturucu ticaretinin sosyal hastalıklarının hiç biri kalmamış. Castro ve Che nin arkasında devrimi yapan ezilmiş köylü ve işçiler devletin gerçek efendileri. Batista rejiminin işbirlikçileri Amerikaya kaçmış veya kovulmuş veryansın ediyorlar rejim aleyhinde. Yandaş basında olayın genellikle bu tarafını gösteriyor dünyaya. İnsanlar fakirmiş, binalar bakımsızmış … arka bahçeye bakan yok.

Baskın karakterli karizmatik liderler çoğunlukla sevilip adeta tapınılmışlardır. Buna rağmen hemen hepsi bu konumlarını şahsi kazançları için kullanmışlardır bir ikisi hariç. Bunlardan biri Fidel Castro ise diğeri Havana parkına diktirdiği büstü ile kendine örnek aldığı Atatürktür.

Her köşede Che nin resim ve devrim sloganları. Niye Castro nun resimleri yok diye sorduğumuzda o daha yaşıyor ve aramızda sık sık görüyoruz cevabı alıyoruz. Halkın büyük çoğunluğu Che ve Castro ya hayran. Özelikle Amerika dan bağımsız olmalarıyla gurur duyuyorlar. Bunların arasında Batista zamanından kalan birkaç çürük yumurta ve sonradan yoldan çıkan bir azınlıkta var tabii. Serbest girişimcilerin her ülkenin nüfusuna oranını bilmiyorum ama bu eksikliğin karşılığı herkese eşit ve hakkaniyetli dağıtılan varlığı düşündürücü buluyorum. Hükümet ve halk beraberce fakir olduğu halde hak ve adaletin eşit dağılımı insanları kanaatkar kılıyor sanki.

Tam dokuz tane UNESCO listesindeki dünya mirası dolaşıldı bu arada. Hem de Küba yı bir baştan diğer başa aşarak. Bunu yapan yegane Türk gurubu olduğumuz söylendi. Bizim için gurur verici tabii. Her defasında olduğu gibi gördüklerimizi ülkemizdeki doğal ve kültürel varlıklarla karşılaştırıp hem üzüldük hem hırslandık. Küba nın en ücra köşesindeki bir kültürel mirasa bu kadar fakirliğine rağmen hükümetin nasıl sahip çıktığını görüp ders aldık. Bütün bunları her zaman olduğu gibi seyahat arkadaşlarımızla eğlenceyi ihmal etmeden ve yolun zorluklarına rağmen keyif alarak yaptık.

Dönüşümüzde sevgili Senem in resim sergisi açılışına gitmişken kendimizi Genco Erkal ın Kerem Gibi sini izlerken bulduk. Nazım Hikmetin şiirleriyle derlenen bu eserde birde Küba ile ilgili şiiri dokümanter bir film eşliğinde aktarıldı. Genco Erkal, şiir, film ve zamanlama çok etkileyiciydi.

Sevgiler, sevgiler.

Serdar Ahıskalı

94 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page