top of page
  • Writer's picturenkutluk

Luxor'dan Aswan'a Antik Mısır

Updated: May 23, 2019


Luxor, eski adıyla Thebes, Mısır’ın antik çağlardaki başkenti. O zamanlar ne krallar ne kraliçeler görmüş ama bugün 1 milyon kişinin yaşadığı ve çoğunlukla turizm ile geçinen küçük bir şehir. Mısır’daki anıtların üçte ikisi burada bulunuyor, yani tarih meraklıları için mücevher değerinde. Kahire’nin içini görmedik ama hayli kalabalık ve karışık olduğunu duyduk. Orası ile kıyaslayınca burası sakin bir şehirmiş.

Luxor ve Aswan şehirleri haritada bakınca Mısır’ın güneyinde kalmasına rağmen bölge “Yukarı Mısır” diye adlandırılıyor. Bunun sebebi, Nil’in akış yönünün Akdeniz’e doğru olması ve dolayısıyla aslında Nil’in yukarı taraflarının buralar olması.

Mısır tarih boyunca onlarca farklı ırk tarafından istila edilmiş ve yönetilmiş. Onun için bugün artık kimin gerçekten Mısır’ın orijinal soyundan geldiğini söylemek çok zor. Zaten bana kalırsa bir önemi de yok. Ama örneğin dünyanın en uzun süre inanılmış olan dininin nasıl 2000 yıl önce unutulduğunu ve yerini bugünkü tek tanrılı dinlere bıraktığını anlamaya çalışırken bu bilginin faydası oluyor.

Bugün Mısır’da 90 milyon kişi yaşıyor ve bunun 22 milyonu Kahire’de. Aslında daha da enteresanı bu nüfusun tamamının, ülkenin 1 milyon metrekarelik alanının sadece %7sinde yaşıyor olması. Buralar Nil kıyısı, Akdeniz kıyısı ve Kızıldeniz kıyısından ibaret. Çünkü ülkenin geri kalan bölümü ciddi büyüklükte bir çöl.

Bize şu anda Mısır’da 4 grup insan yaşadığından bahsettiler. Aşağı Nil ve Yukarı Nil’de yaşayanlar, birbirleriyle farklı lehçeler konuşuyor ve birbirlerini anlamakta zorlanıyorlarmış. Araplar, daha önce gelip su kıyılarında yaşamaya çalışmış ama su kenarındaki iş yapış tarzına alışık olmadıkları için tutunamayıp, yaşamlarını çölde sürdürmeye karar vermişler. Bir de Nubian’lar var ki esasen Afrikada olduğumuzu bize hatırlatan topluluk onlar. Mısır Arapçasından Tamamen farklı, yazılı alfabesi olmayan bir dil konuşuyorlar. Nubian’ları ilerleyen bölümde ayrıca anlatacağım.

Bu yazı bir tarih ve coğrafya kitabına dönmeden önce, nereleri gezdik, biraz onlardan bahsedeyim. Peşin olarak söyleyeyim Abu Simbel’e gitmedik. Evet en etkileyici yerlerden biriymiş, orayı görmeden Mısır’ı görmek olmazmış ama gelin görün ki günlerdir Mısır anlattığımıza göre oluyormuş! Aswan’dan 3 saat yol gitmek, 2 saat gezmek ve 3 saat geri gelmek gerekiyordu, ondan sonra da Kahire üzerinden İstanbul’a uçacaktık. Tapınak bombardımanından beynimiz bulanmaya başlamıştı. Bir de ilgimizi çeken bir başka opsiyon olarak Nubian Village vardı. Sonuçta bana kalırsa iyi yaptık.

KARNAK TAPINAKLARI


Karnak'taki Büyük Hol ve rehberimiz Mohammed

Karnak’ın bir tapınak değil, tapınaklar topluluğu olduğu üzerinde ısrarla durulduğu için, rica edeceğim tekil olarak bahsetmeyiniz.

Burası Yeni Krallık zamanı Mısır’ının kalbi sayılacak bir yer. Toplam 1500 yıl boyunca inşa edilmeye devam etmiş ve 30 firavun görmüş. Genel olarak tüm Mısır tapınakları içten dışa doğru yapılmış. Yani Karnak tapınaklarını yapmaya devam eden her jenerasyon, ilk yapının dışına doğru devam etmiş.

Tura başlar başlamaz böyle dehşet bir yapıyla karşılaşmak insanı ağzı açık bırakıyor. Devasa boyuttaki 134 sütundan oluşan holde, adeta bir ormanın içerisinde gibi hissediyorsun. Bu kadar büyük yapıların o günkü teknoloji ile yapılmasına, ışığın kullanımındaki inceliğe şaşırıyorsun. Bir de üstüne, 3500 yıl önce duvarların üzerindeki tüm hiyerogliflerin renkli olduğunu gözünün önüne getirmeye çalışınca hayranlık iyice artıyor. Bugün hala boyaların bir kısmı duruyor ama esas iyi korunmuş olan renkler kral mezarlarında.

LUXOR TAPINAĞI


Luxor Tapınağı

Buraya tam da gün batmak üzereyken gittik ki iyi bir sebebi varmış. Batan güneş ve yapılan ışıklandırma ile hem manzara hem de tapınak iyice sürreel bir hal aldı.

Tapınağın karşısında Sphenx’lerle süslü eski bir yol var. Bu yol antik Mısır'da 3 km boyunca devam ediyor ve sonunda Karnak Tapınaklarına kadar ulaşıyormuş. Bugün, o yol için çalışmalar devam ediyor. Yolun geçtiği hat üzerinde oturanlar başka bölgelere taşınarak altındaki tarihi yapılar ortaya çıkarılıyormuş. Hedef, yolun tamamlanması. Eminim bittiğinde müthiş olacaktır.

Luxor tapınağı, heykelleri, sütunları ve duvar işlemeleri ile en iyi korunmuş tapınak ve şehrin dışında değil içerisinde. Yapının girişinde ama üst tarafında kalan bir bölgede bir de Abu Haggag Camisi var. Bu Cami dahi 400 yıllık bir geçmişe sahip. Yapıldığı dönemde tapınağın büyük kısmı yerin altında kalıyormuş ve cami yüzeyde gözüken kalıntıların üzerine kurulmuş.

Mısır’ı gezerken ve kazıların geçmişini de dinlerken, yaklaşık 100-120 senelik bir süreçte ne kadar çok kazı yapılıp ne kadar fazla anıtın dünya tarihine kazandırıldığını düşündüm. O kadar büyük bir bilgi birikimine ulaşılmış o kadar devasa yapılar ayağa kaldırılmış ki. Üstelik bazıları, Nil’in zeminde yarattığı tahribat nedeniyle taşınmış, zemini toparlanmış geri koyulmuş falan. Hakikaten deli işi ve Mısır'daki bu yapıların sayısı da bir değil beş değil.

HATSHEPSUT TAPINAĞI


Hatshepsut’un bütün hikayesine burada girmem imkansız. Ama kısaca tur rehberimizin ağzıyla “Kleopatra da kimmiş?” dersem sanırım önemi hakkında biraz fikir vermiş olurum.

Hatshepsut Antik Mısır’daki tek kadın firavun. Kafası çok çalışıyor, insan yönetmeyi biliyor, firavunların gücünü nerden aldığını anlamış durumda ve en önemlisi din adamlarını nasıl manipüle ederek kendi tarafına çekeceğini biliyor (tabi ki money talks).

Dinlediğimiz hikayelerin çoğunun bugünkü politikacıların hikayelerinden çok büyük farkları yok aslında. 4000 yılda bir arpa boyu yol kat etmemiş olmamız insanı biraz üzüyor.

Ama belki esas farkeden ve bir yozlaşmış yönetim hikayesini güzel hale getiren şey, Hatshepsut döneminin uzunca bir barış ve refah dönemi olması, komşularla iyi ilişkilerin gelişmesi ve ticaretin artması. Sonra ölüyor ve tabi bildiğimiz bir hırs ve intikam hikayesi ile tarihten kazınmaya çalışılıyor, ama başarılamıyor.

Yaptırdığı tapınağa gelince, özellikle uzaktan müthiş bir görselliğe sahip. Yanına gidip içerisine girince de güzel ayrıntılar var ama insanı esas etkileyen karşıdan bakıldığındaki çarpıcılık.

KRALLAR VADİSİ / VALLEY OF THE KINGS


Krallar Vadisi ve biz

Zamanı gelmiş, o yapılan koca koca piramitlere para yetmez olmuş. Firavunlar demişler ki o zaman piramit yapmayalım, sonraki hayat ile ilgili hazırlıklarımızı direk toprağın altında yapalım. Bunun için de yine kutsal kabul edilen piramit şeklindeki bir dağın önündeki vadi seçilmiş.

Aslında iyi ki firavunlar ölümden sonrası ile ilgili böyle inançlara sahiplermiş, yoksa bugün bildiklerimizin bir çoğunu da bilemezdik.

Mısır’ın bugünkü popülaritesi, 1922 yılında Tutankhamon’un mezarının Howard Carter tarafından bulunmasıyla başlıyor. Aslında uçaktaki dergide okuduğumuz kadarıyla bulan o da değil, küçük bir Mısırlı çaycı çocuk. Çocuk bunun ekmeğini sonrasında çok yemiş zaten, onun için mezarı açıp da içinde ne olduğunu anlayan Carter’ın hakkını yemeyelim.

Vadide 70 tane firavunun mezarı bulunuyor. bazıları çok derinde (bkz. Hatshepsut - 200 mt.) bazıları daha yüzeyde. Bunun sebebi, firavunun sağlığında mezarın kazılmaya başlaması ama tabi ne zaman öleceğinin bilinmemesi. Dolayısıyla erken ölürse mezar çalışması da sona erip apar topar ne kadarı yapıldıysa o halde gömülüyor. Bunun da bize faydası, duvar hiyerogliflerinin nasıl, hangi sırayla yapıldığının anlaşılması olmuş.

Biz rotamızda bulunan üç mezardan ikisini ve ayrıca Ramses VI ve Tutankamun’un mezarlarını gezdik. Bazı mezarların duvarları o kadar güzel, o kadar rengarenk ki, insan 3-4 bin yıldır durduğunu idrakı edemiyor.

Tutankhamun’un mezarında mumyasını da gördük. O da bir başka inanılmaz olay. Aslında ilk defa mumya görmüyorum ama bu sanırım gördüklerim arasında yüz hatları en net gözükendi. Adamın dişleri bile duruyor olduğu gibi.

Bir yandan da hüzünlü. İnsanoğlu nelere inanıp kendince ne önlemler almış ama bu dünya kimseye kalmamış. Binlerce yıl sonra böyle küçük bir camekanda sergileneceğini bilebilseydi belki kral Tut da hiç bu işlere girişmezdi.

NUBIAN VILLAGE


Nubian Köyü

Verdiğimiz kararlar içerisinde en iyilerinden biri, son günümüz için Nubian Köyü gezisini almış olmamızdı.

Nubian’lar Mısır’ın ve özellikle Nil’in ilk yerleşimcilerinden. 1960’larda baraj yapılırken, binlerce yıldır bulundukları Yukarı Nil kıyılarından alınıp, su kenarı olmayan başka yerlere yerleştirilmek istenmiş. Bir kısmı kabul etmiş bir kısmı halen bunun savaşını veriyor.

Nil üzerinde motorlu bir tekne ile, büyük teknelerin giremediği çok güzel bir yoldan köye ulaştık. Nubian’lar Mısır içerisinde en koyu tenli olan ırk. Kendi dilleri ve apayrı bir kültürleri var, el sanatlarında iyiler. Köy rengarenk, bütün evler boyalı.

Kızlar evlendirildiklerinde, eşler kızlara iyi davranacaklarına dair sınavı verinceye kadar, kızın ailesi ile yaşıyorlar. Bu sebeple evler büyük, bir çok odadan ve ortadaki ortak alan olan avludan oluşuyor. Her evin içerisinde en az 1 tane canlı timsah bulunuyor. Bunu bolluk, bereket, zenginlik göstergesi kabul ediyorlar ve zamanı gelince timsahı kesip derisinden de para kazanıyorlar.

Bu arada yeri gelmişken, Nil’de timsah yok, artık tüm timsahlar baraj gölünde yaşıyormuş.


Mısır'daki kısmetim :)

Kısacası, Nil turunun en enteresan gezilerinden bir tanesi Nubian Köyü gezisi oldu. Eğer fırsatınız olur da giderseniz, bu turun promosyonunun yeterince güçlü yapılmamasına aldırmayıp tur rehberinizden mutlaka isteyin. Bir de başınıza gelebilecek komik olaylara hazırlıklı olun. Mesela dokuma tezgahının başındaki amca, kendisinden yaptığımız alışveriş sonra tur rehberimizle hediye bir fular gönderdi. Önce anlamadık ama sonradan öğrendik ki, amca beni eski kız arkadaşına benzetmiş ve o sebeple göndermiş bunu. Kısmetim de Nil kıyısındaymış demek dedik ve çok eğlendik.

MISIR FASLINI KAPATIRKEN

Yol üzerinde Edfu (Horus), Kom Ombo ve Philae (Isis) tapınakları, bitmemiş obelisk ve Nil üzerindeki meşhur barajı da gezdik. Tapınakların hepsi biribirinden ilginç. Sonlara doğru insana biraz fazla gelmeye başlıyorsa da bir sürü hikaye ve yeni detay görmeye de devam ediliyor. Barajın ise modern Mısır tarihinde ve güncel siyasi olaylarda önemli bir yeri var. Baraj ile ilgili asker biraz gereksiz bir önem gösteriyor ve aşırı korumacı; sanki uzaydan çekilen fotoğraflarla barajın moleküllerine kadar girilemezmiş gibi davranıyor, ama herhalde zaman içinde abarttıklarını anlarlar.

Mısır yazılarının başında turu Trip.Me üzerinden ayarladığımızı söylemiştim. Seyahati tamamladıktan sonra gönül rahatlığıyla, Mısır’da yapacağınız tüm seyahatler için direk Memphis Tours'u kullanmanızı tavsiye edebilirim. Hatta sadece Mısır’la da sınırlı değil Fas, Ürdün, Amman, BAE ve hatta İstanbul turlarınız için de hizmet alabilirsiniz.

Nil seyahatinde insan yanına ne alır, bu işin maliyeti ne olur, nasıl planlanır soruları geliyor. İşte tüm bu detayları, tur rehberimiz Mohammed’e yönelik sevgimizi ve benim unuttuğum diğer detayları Zeynep Günün İçinden Bıdılar’da anlattı. Oraya da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Benin için artık maceranın devamını getirmek üzere hazırlanma vaktidir.

539 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page